Kitaplar, filmler, diziler. Mesleki tutkumu bir kenara
koyarsam hayatımda eşim, dostum bir de kitaplarım, film ve dizi arşivlerim
kalır. Bu yüzden ben de bugün hem mesleki tutkuma tutku katan hem de arşivimde
önemli bir yere sahip olan Jobs’tan bahsedeceğim.
Bu meslekte var olun ya da olmayın hepimiz Steve JOBS ismini
bir yerlerde mutlaka duymuşuzdur. Vefat ettiğinde hiç tanımadığım bu adam öyle
üzdü ki beni; hayatını, neler yaşadığını, Apple’ı yoktan nasıl var ettiğini daha
doğrusu her şeyini öğrenmek istedim. Önce biyografisini almayı düşündüm, vakit
yaratıp alamadan filmi çıktı, bugün yarın ertesi gün derken filmde gösterimden
kalktı. En sonunda DVD’sini kaptığım gibi soluğu evde aldım ve Play’e bastım,
iyi ki basmışım.
Sinemada oturmaktan sıkılan bir insanım ben, genel anlamda
aynı işi yapmaktan sıkılırım ama bu filmi bir oturuşta, hiç sıkılmadan,
yerimden hiç kalkmadan izledim. Belki mesleğimle ilgili bir şeyler izlemek
hoşuma gittiği için oldu bu, belki de başarısının ardında yatanları çokça merak
ettiğimden bilmiyorum ama benim için Jobs çok etkileyici, devamını iple
çektiğim bir film oldu.
Çıplak ayakla kampüste dolaşan, çocuğunu uzun yıllar
kabullenmeyen, pazarlama yeteneği oldukça kuvvetli, bencil, sosyal yeteneği
kimine göre zayıf, risk almaktan
korkmayan, kovulan, yılmayan, yoktan var eden ve en önemlisi ilham veren bir
adam tanıdım o filmde. Şu an hayranlıkla kullandığımız Machintosh’ların nasıl
geliştirildiğine tanık oldum mesela. Hayli ilginç bir hayata kısacık da olsa
bakabildim. Güzeldi, çok güzeldi.
Göremediklerim de vardı elbet, özel hayatını hızlıca
geçmişler, iyi de etmişler. Çünkü Jobs, Steve JOBS’ın Apple’ı nasıl kurduğunu
anlatan özel hayatını da aralara serpiştiren belgesel niyetinde bir filmdi,
sansasyona gerek yoktu.
Genel olarak eleştirileri okuduğunuzda filmin beklentileri
karşılamadığını göreceksiniz, sonunun bir başlangıç gibi görüldüğünü,
bağlantıların kötü olduğunu ve bunun gibi pek çok cümleyle karşılaşacaksınız.
Korkmayın, doğruluk payları var elbet ama izlemekte de bence yarar var. En kötü
keyifli bir başarının ardındaki değerli adamları tanımış olacaksınız.
Ve bir de hepsinden değerli bir söz ile uğurlanacaksınız:
Here’s to the crazy ones. The misfits. The rebels. The
trouble-makers. The round pegs in the square holes. The ones who see things
differently…they change things. They push the human race forward. And while
some may see them as the crazy ones, we see genius.
Görüşmek dileğiyle...
Ceren AKSU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sabaha kadar açığız!