19 Kasım 2013 Salı

Sözüm çılgın olanlara, aykırılara, baş kaldıranlara...

Kitaplar, filmler, diziler. Mesleki tutkumu bir kenara koyarsam hayatımda eşim, dostum bir de kitaplarım, film ve dizi arşivlerim kalır. Bu yüzden ben de bugün hem mesleki tutkuma tutku katan hem de arşivimde önemli bir yere sahip olan Jobs’tan bahsedeceğim.

Bu meslekte var olun ya da olmayın hepimiz Steve JOBS ismini bir yerlerde mutlaka duymuşuzdur. Vefat ettiğinde hiç tanımadığım bu adam öyle üzdü ki beni; hayatını, neler yaşadığını, Apple’ı yoktan nasıl var ettiğini daha doğrusu her şeyini öğrenmek istedim. Önce biyografisini almayı düşündüm, vakit yaratıp alamadan filmi çıktı, bugün yarın ertesi gün derken filmde gösterimden kalktı. En sonunda DVD’sini kaptığım gibi soluğu evde aldım ve Play’e bastım, iyi ki basmışım.

Sinemada oturmaktan sıkılan bir insanım ben, genel anlamda aynı işi yapmaktan sıkılırım ama bu filmi bir oturuşta, hiç sıkılmadan, yerimden hiç kalkmadan izledim. Belki mesleğimle ilgili bir şeyler izlemek hoşuma gittiği için oldu bu, belki de başarısının ardında yatanları çokça merak ettiğimden bilmiyorum ama benim için Jobs çok etkileyici, devamını iple çektiğim bir film oldu.

Çıplak ayakla kampüste dolaşan, çocuğunu uzun yıllar kabullenmeyen, pazarlama yeteneği oldukça kuvvetli, bencil, sosyal yeteneği kimine göre zayıf, risk almaktan korkmayan, kovulan, yılmayan, yoktan var eden ve en önemlisi ilham veren bir adam tanıdım o filmde. Şu an hayranlıkla kullandığımız Machintosh’ların nasıl geliştirildiğine tanık oldum mesela. Hayli ilginç bir hayata kısacık da olsa bakabildim. Güzeldi, çok güzeldi.
Göremediklerim de vardı elbet, özel hayatını hızlıca geçmişler, iyi de etmişler. Çünkü Jobs, Steve JOBS’ın Apple’ı nasıl kurduğunu anlatan özel hayatını da aralara serpiştiren belgesel niyetinde bir filmdi, sansasyona gerek yoktu.  

Genel olarak eleştirileri okuduğunuzda filmin beklentileri karşılamadığını göreceksiniz, sonunun bir başlangıç gibi görüldüğünü, bağlantıların kötü olduğunu ve bunun gibi pek çok cümleyle karşılaşacaksınız. Korkmayın, doğruluk payları var elbet ama izlemekte de bence yarar var. En kötü keyifli bir başarının ardındaki değerli adamları tanımış olacaksınız.

Ve bir de hepsinden değerli bir söz ile uğurlanacaksınız:


Here’s to the crazy ones. The misfits. The rebels. The trouble-makers. The round pegs in the square holes. The ones who see things differently…they change things. They push the human race forward. And while some may see them as the crazy ones, we see genius.











Görüşmek dileğiyle...
Ceren AKSU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sabaha kadar açığız!

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...